[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/bbcode.php on line 483: preg_replace(): The /e modifier is no longer supported, use preg_replace_callback instead
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/functions.php on line 4688: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at [ROOT]/includes/functions.php:3823)
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/functions.php on line 4690: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at [ROOT]/includes/functions.php:3823)
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/functions.php on line 4691: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at [ROOT]/includes/functions.php:3823)
[phpBB Debug] PHP Warning: in file [ROOT]/includes/functions.php on line 4692: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at [ROOT]/includes/functions.php:3823)
Hamshenian Forum • View topic - Aliye Alt - Tarihin ve Bugünün Aynasında Hemşin-Ermenileri

Aliye Alt - Tarihin ve Bugünün Aynasında Hemşin-Ermenileri

-= 66-68 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:40

"Rus himayesinin yerine kolektif himayenin geçmiş olması (bununla Berlin Sözleşmesi' ndeki Kıbrıs-Konvansiyonu nu ima etmekteydi) , Ermenileri, büyük devletlerin bir müdahalesine yol açmak için durmadan yeni olaylar çıkarmaktan alıkoymadı. Berlin Sözleşmesi'nden beri Ermeni devrimci hareketini karakterize eden şey budur. "Gizli cemiyetler, özellikle Hintschak-Partisi ile ilgili olarak şunları ekliyordu: Ermeniler üzerinde bir katliam kışkırtmak için her yerde Müslümanlar katlediliyordu. Ajitatörlerin kriminel planlarını hazırladıkları Avrupa başkentlerinden hiçbir onaylamama işareti gelmemekteydi (...) Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu döneminde maruz kaldıkları bütün o anlaşmazlıkların sorumluluğu böylece kendilerine ait olmaktadır. Türkiye hükümeti, Türk halkının büyük sabır gösterdiğini kanıtlamış ve sadece düzeni sağlamak artık başka biçimde mümkün olmayınca zor araçlarına başvurmuştur"

Özet olarak Osmanlı toplumunun Ermenilere, Türk tarih yazımının ve bazı sosyal bilimcilerin iddia ve gerekçelerinin tersine pek az adalet ve eşitlik sunduğu saptanabilir. Eşitsiz muamelenin, ulusal - dinsel ayırımcılık ve baskı sonucunda Ermenilerin ulusal hareketi Fransız Devrimi'nin ardından şekillenmeye başladı. Bu ulusal hareketin temeli, Osmanlı İmparatorluğu'nun köhnemiş feodal koşullarından kurtulma çabasıydı. Bu anlamda Ermeni ulusal hareketi aynı zamanda sosyal bir hareketti.

Ermenistan'la Kürdistan'ın, Avrupalı büyük devletler, Rusya , Osmanlı ve İran imparatorluklarının çıkarlarının çakıştığı bir bölgede bulunması bir olgudur. Avrupalı büyük devletler İngiltere, Fransa ve Almanya Hindistan'a kadar bu bölgeleri kendi nüfuz alanları altına almak ve bu bölgelerle Akdeniz bölgesinde Rusya'nın üstünlüğünü durdurmak istiyorlardı. Buna karşılık Rusya egemenliğini İstanbul'a kadar güvence altına almayı arzulamaktaydı. Azınlıkların ulusal sorunu, 1918'e kadar özellikle Ermeni sorunu, büyük devletlere sürekli olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun iç işlerine müdahale için bahane oluşturdu, duruma göre Osmanlı İmparatorluğu içindeki azınlıklar sorununa değiniyorlardı. (Buna karşılık Türkiye ile sıkı bir ekonomik ve askeri ilişki temelinde Almanya, Osmanlı İmparatorluğu'nun bütünlüğünü savunuyordu.). Osmanlı imparatorluğu ise kendi çıkarlarını imparatorluğun bütünlüğü ile savunmaya çalışmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu'nun ve Türk milliyetçiliğinin politikası, büyük devletler tarafından tehdidi sona erdirmeyi hedefliyordu. Bu, imparatorluğun çeşitli etnik gruplarının birliğini güçlendirebilecek, halkların özgürlüğü politikasıyla değil, birbirlerine karşı kışkırtılan Türk olmayan halk gruplarının zayıflatılmasıyla ve azınlıkların her reform çabasının, her özgürlükçü ve ulusal hareketinin bastırılmasıyla gerçekleşmekteydi. Osmanlı ve Türk devletinin birliği , azınlıkların ulusal politik ve kültürel - dinsel haklan gözönüne alınmaksızın korunuyordu. Bu politika Sultan Abdül Hamid ile başlamış ve Jöntürklerle Kemalist milliyetçiler tarafından günümüze kadar sürdürülmüştür. Azınlıklardan, ulusal -politik ve kültürel - dinsel hak ve özgürlüklerini büyük bir Türk devleti yararına feda etmeleri beklenemez.

Türk işçi hareketi bile Türk milliyetçiliğinin bu politikasından güçlü biçimde etkilenmişti, o da azınlıkların ulusal hareketini Çarlığın ve emperyalizmin bir sonucu olarak görüyor, bu arada gerek Osmanlı İmparatorluğu'nun gerekse de Türkiye Cumhuriyeti'nin , azınlıklara ulusal haklarını yasaklayarak Avrupalı büyük devletlerin müdahale politikası için elverişli koşullar yarattıklarını unutuyordu. Bu nedenle, Rosa Luxemburg'un hıristiyan azınlıklara ilişkin tarif ettiği gibi, Ermenilerin ulusal hareketi savunulduğunda aynı zamanda Çarlığın müdahale politikasına karşı mücadele edilmiş oluyordu.

"Hıristiyanlar üzerinde egemenlikten vazgeçiş. Babıali'yi, öncelikle Rusya karşısında, daha dirençli kılıyor. (...) Türkiye'nin bütünlüğünü savunmak, bugün aslında Rus diplomasisine yardımcı olmak demektir"115

Azınlıkların özgürlüğü ve haklan sırtından Türk iktidarının ulusal bütünlük politikası anti-emperyalist ve ilerici olarak tanımlanamaz, Türk olmayan azınlıkların daha iyi bir toplum düzeni, halkların eşitliği ve ulusal baskıya karşı mücadeleleri de, büyük devletler Türk olmayan halkların sosyal hareketlerini kendi yararlarına kullanmak isteseler de, "emperyalistlerin oyunu" ve aynı zamanda "gerici" olarak tanımlanamaz.

Ermeni sorunu Jöntürklerin sürgünleri ve katliamlarıyla, Türklerin ulusal devletlerinin kurulmasıyla, şimdilik sona ermişti. Prens Hohenlohe-Langenburg, olağanüstü göreve sahip elçi, Berlin'e, Şansölye von Bethmann Hollweg'e şu telgrafı çekiyordu:

"... Talat bey birkaç gün önce bana şu ifadeyi kullanmıştı: la question armenienne n'existe plus"116.

"Bugün artık Ermenilerin imhasından kim söz ediyor", diye soruyordu Ermenilerin Jöntürkler tarafından imhasını, kendisinin daha sonraki Yahudi imhası için örnek alan Hitler ve ekliyordu "Dünya sadece başarıya inanır"117.

6.2. Günümüzde Hemşin-Ermenileri

Hemşin-Ermenilerinin kültürel jenosidi ve bunu izleyen Türkiye'deki tüm Ermeniler üzerinde soykırım, aslında, Türklerin acımasızlığının ve sertliğinin boyutunun hiçbir sözcükle tarif edilemeyeceği bir çile öyküsünü sembolize eder.

Türklerin diyalog becerisinin ve diyaloğa hazır olmayışlarının tarihsel başarısızlığından sonra Ermeni halkı, 1923 yılındaki Lozan Anlaşması'nın içeriksel hükümlerine göre, Türkler tarafından köklerinin kazınmasından, sonucunda Türkiye'deki Ermenilerin sayısının 2 milyondan 100.000'e düştüğü sürülmekten kurtulabilme umudu beslediler.

Bu anlaşma prensipte, içeriksel sözleşmeler aracılığıyla Ermenilere kilise, okul ve hayır işleri alanında öz yönetim için cüzi hukuki olanaklar sağlayacaktı.

Türklerle Ermeniler arasında akden belirlenen sözleşmeler büyük ölçüde görmezden gelindiler, etkisiz kaldılar ve dolayısıyla gerçekleşmediler. Hatta 1970 yılında öylesine tahrif ve manipüle edildiler ve dinamitlendiler ki, o zamanlar Lozan Anlaşması'nın 60. yılı için bir Ermeni anma töreni katılımcıları bu etkisiz sözleşme değerlerini sembolik olarak feshettiler.

Bu bağlamda esas problematik prensip olarak, Türk anayasasında etnik azınlıklardan sözedilmemesi ve bunların gözönünde bulundurulmamasından ibarettir, bu ise aslında çok milliyetli bir devlette politik bir saçmalıktır. Etnik gruplar Türk anayasasının kataloğunda sadece dini azınlıklar olarak görülür ve kabul edilir.

User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 69-73 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:40

Türkiye'de farklı halkların varlığının amaçlanan reddinin, yalnızca Türkiye'deki Ermeni, Yahudi, Asur ve Yunan vs. halklarının ,Türk Turanizmi ve şovenizmi bağlamında yadsınması amacıyla onların bütünlüğünü demonte etmek için zor eğilimli asimilasyon çabası olması doğaldır, bu yapılırken onlara Türk mitolojisinin kendi uydurduğu bir Turan ruhunu verme umudu taşınıyordu.

Bunun somut örnekleri, 1934 yılında Ermeni isimlerinin yürürlüğe konma - ve değişiklik yasalarıdır, buna göre Ermeni isimlerindeki "-yan" sonekinin yerine Türkçe soyadı-soneki "-oğlu" konarak bir ikame gerçekleştirilecekti.118

Ermeni azınlıkların baskı altında tutulmasının bir başka genel toplumsal pratiği gerçekten de okul sektöründe görülebilir. Lozan anlaşmasına göre artık sadece İstanbul'da Ermeni okulları olabilir, bu da tabii ki diğer kentlerdeki ve kırsal bölgelerdeki Ermeni halk gruplarının ağırlıklı bölümünün gelişme olanaklarını bloke etmektedir.

Ermeni okulların temsilcisi fonksiyon olarak aynı derecede bir Türk okul temsilcisine tabidir. Saptanmış oranda Türk öğretmenler Ermeni okullarında ders vermek zorundadır. Ermeni okulunda ders dili Türkçedir ve ilk önceliğe sahiptir. Ermenice buralarda, sanki yabancı dilmiş gibi verilir, yani haftada 4 saat. Tarih dersi artık sadece Türk öğretmenler tarafından verilebilir. Ermeni tarihinin öğretilmesi Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri açıkca yasaktır. Türk-milliyetçiliğiyle karakterize olan bir pedagoji Ermeni okullarında atmosferi, biçimi ve içeriği belirler. Ermeni okullarının günü şu Türkçe şiarlarla başlar:

"Türküm, çalışkanım. Ne mutlu Türküm diyene"119.

Türk toplum düzeninin kaba çok boyutlu hükümleri gözönüne alındığında bir çok Ermeni azınlık sadece Türkiye'den değil, İran, Irak, Lübnan ve Suriye'den de yurtdışına çıkmaya çalışıyor.

Bu nedenden dolayı bugün neredeyse 2 milyon Ermeni yurtdışında yaşıyor. Batılı sanayi ülkelerine doğru artan ve süren bir göç dalgası gözlemlenebiliyor. Ermeniler tarafından tercih edilen göç ülkeleri: ABD, Kanada, Güney Amerika, Avustralya, Büyük Britanya ve Fransa'dır. Ermenilerin önemli bir bölümü, yaklaşık 600.000 kişi ABD'de yaşıyor ve Batıda en büyük Diaspora-Cemaatini oluşturuyorlar. 20. yüzyılın başından beri yaklaşık 300.000 Ermeni Fransa'ya ve 10.000'i Büyük Britanya'ya iltica ettiler120.

ABD emperyalizmi tarafından, tehdid altındaki erk pozisyonunu yeniden kurmak amacıyla Yakın- ve Orta Doğu'da islamlaştırma sürecinin eskalasyonu dolayısıyla , orada lokal etik ve dini çatışmalar biçiminde destabilizasyon denemeleri yürürlüktedir. Bu nedenle daha ziyade örgütlü ayaktakımı , fanatik islami klikler kamuoyu önüne çıkıyor ve bunlar adı geçen bölgelerde katlanılmaz politik ve sosyal durumlar yaratıyorlar. Anti-hıristiyan hava ve başka türlülüğe karşı hoşgörüsüzlük giderek daha çok Ermeniyi köken ülkelerinden göçe ve Diaspora'ya gitmeye zorlanıyor.

6.2.1. Almanya'da Hemşin-Ermenileri

Tarihsel deneyimler temelinde Almanya Türkiyeli Ermeniler için sevilen bir göç ülkesi değildi ve değildir. İstatistiki veriler Almanya'da yaklaşık 15. 000 Ermeni olduğunu gösteriyor. Bunların yaklaşık %80'i sadece Türkiye'dendir.

Türkiyeli Hemşin-Ermenilerinin çoğu 50'li ve 60'lı yıllarda misafir işçi alımı sırasında gelmişlerdir. Almanya'ya göçleri için motivasyon, bir yandan yabancı ülkede kendini serbestçe geliştirebilmek, diğer yandan ise çocuklarına uygun gelişme şansı sağlamaktı, bu Türkiye'de de facto olanaksız bir şeydi ve bugün de hala öyledir.

Bir Batılı-hıristiyan ülkede, Ermeni kültürünü yaşatmanın ve kendi dinini serbestçe uygulamanın Türkiye'de kinden daha kolay olduğu açıktır.

Hemşin-Ermenileri ve diğer Ermeni azınlıklar için psikososyal baskı çok yükleyicidir, çünkü Türk resmi makamlarından sürekli korku dolayısıyla, sürekli Şah-Mat-Durumu'nda tutulurlar. Birincisi, bir haçlı kolye takıldığı için hıristiyan olarak dikkat çekme, ikincisi kendi ana dilini kullanmadan dolayı gözaltına alınma ve üçüncüsü kendi Ermenice adını sürekli yadsıyarak idare etme korkusu çok büyüktür, bundan dolayı bir insanı intiharın sınırına kadar götürebilecek zararlı semptomlar ortaya çıkar, bu Ermenilerde sıkça önem kazanmaktadır.

Bu daimi ve aynı zamanda haklı korkular Hemşin-Ermenilerine, Almanya'ya kadar bile eşlik etmiştir. Öte yandan bunlar ikinci jenerasyona aktarılmaktadır.

Ermenilerle Hemşin-Ermenileri Almanya'da bilinçlendirme çalışmaları, konuşmalar ve iletişim olanakları, Ermeniler hakkında dergiler vs. aracılığıyla ortaklıklarını tekrar buluyorlar. Dolayısıyla Kültür - ve Kilise derneklerinde de örgütlenebiliyorlar.

Şu anda 1970'den beri kent ya da bölge düzeyinde 15 belediyede örgütlüdürler. 1970 yılında Aachen'da , tüm Almanca konuşan yerler için bir çatı örgütü, "Verband Armenischer Vereinigungen im deutschsprachigen Raum. E.V.) kurulmuştur. Bu birlik İsviçre'den, Hollanda'dan, Avusturya'dan ve Almanya'dan gerek tekil gerekse de grup üyelerini kapsar. Birlik, Ermeni kültürünün ve dilinin, tatil kamplarında dil kursları aracılığıyla korunmasıyla ilgilenir. Bu bölgeler üstü aktivitelerin yanısıra, bir çok belediyede lokal inisiyatifler ve kültürel gösteriler, örneğin: koro, dans ve tiyatro grupları vardır121.

6.2.2. Özsuskunluk ile Yabancı Egemenlik Arasında, Almanya'daki İkinci Kuşak Hemşin-Ermenileri

Çalışmanın bu bölümünde Almanya'daki ikinci kuşak Hemşin-Ermenilerinin durumu açıklanacaktır. Burada prensipte sözkonusu olan, ikinci kuşağın ideolojileri, düşünce tarzları, davranış biçimleri, bireysel ve sosyal korkulan, hedefleri ve hayalleridir.

İkinci kuşağın durumunun hakkını verebilmek için, kendimi Almanya'daki Ermeni cemaatlerinin çeşitli gençlik organizasyonlarında yapılan sohbet ve röportajlara dayanarak , ikinci kuşakta zararlı sosyalizasyon olgularını sosyolojik ve sosyal psikolojik açıdan analiz edebilme umudu içinde somut sonuçlara varma göreviyle karşı karşıya gördüm. Açıklamalar benim kişisel yorum ve değerlendirmelerimle sınırlıdır.

Hemşin-Ermenilerinin ikinci kuşağının büyük bir bölümü FAC'de doğmuşlar, bazıları küçük birer çocukken ebeveynleriyle birlikte FAC'ye gelmişlerdir.

Ailevi eğitim açısından, Ermeni ebeveynleri tarafından Ermeni geleneğine göre yetiştirilmektedirler. Gerçi Almanya'da yaşıyorlar fakat, Ermeni kültürünün ve geleneğinin normlarına, dünya görüşlerine, etik-moral kodlarına göre davranıyorlar. Kendilerine "azınlık kültürü" denen bir şeyi kuruyorlar. Alman çocuk yuvalarına, kreşlere, okullara, eğitim merkezlerine, branş yüksek okullarına ve üniversitelere gönderiliyorlar. Buralarda genel toplumsal değerleri, normları, yaşam tarzlarını ve- anlayışları öğreniyorlar. Hemşin-Ermenilerinin ikinci kuşağının ağırlıklı çoğunluğu Alman arkadaşlara sahip. Alman toplumunun içinde yaşıyor ve çalışıyorlar. Dolayısıyla uygun roller üstleniyor ve böylece de ilişkide bulunduktan yerde belirli toplumsal ve kurumsal beklentileri yerine getiriyorlar.

Ama Hemşin-Ermenileri eve geldiklerinde, tekrar nasıl davranacaklarını ve uyacaklan ilgili norm ve değerleri bildikleri Ermeni rolüne bürünüyorlar.

Yani Hemşin-Ermenilerinin ikinci kuşağı iki kültür arasında yaşamaktadır. Onlar için belirli bir toplum biçimiyle topyekün bir özdeşlik yoktur, çünkü optimal bir toplum biçimi mevcut değildir. Dolayısıyla onlar kendilerini, Alman ve Ermeni kültürünün avantajlarından yararlanmak zorunda görürler, aslında bu reel bir alternatif olarak görevini ifa etmektedir. Hemşin-Ermenilerinin ikinci kuşağının çıkarları, gerek Alman kültürü gerekse Ermeni kültürü arasında değişir..

İki kültür ile birlikte yaşandığı sürece, kültürel unsurlar, değerler ve davranış biçimleri içiçe işler yapar ve birbiriyle çatışır. Burada geçerli olan, eleştirel ve özeleştirel bir tutumla karşılıklı anlayış için değişken alternatifler aramaktır.

Bu problematik açısından en önemli noktalara Röportaj-Bölümü'nde ayrıntılı olarak değineceğim.

User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 74-76 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:40

7. Röportaj

Röportajımın motivi, birincisi bir yandan okura Hemşin-Ermenilerinin Türkiye'deki yaşamına bir bakış olanağı sunmak, öte yandan ise gerek Türkiye'de gerekse de mültecilik ilişkileri ve karşılıklı ilişkilerini düzenli bir bağlantı içine sokmak için, ki bu Hemşin-Ermenilerinin daha iyi anlaşılması açısından önemli bir rol oynar, bu insanların göç durumunu sosyolojik ve sosyal psikolojik açıdan mercek altına almaktı.

Röportaj, Türkiye, FAC ve Fransa'dan farklı yaşlarda ve cinsiyette 13 seçilmiş kişiyle yapıldı.

Soru sorulan kişilerin seçimi için, her iki Hemşin - grubu, yani Batılı Hemşinliler ve Hopa-Hemşinlileri gözönünde bulundurulmaya çalışılmıştır. Fakat röportaj yapılan kişilerin yüzde oranına gelince, nedeni ne olursa olsun, her iki gruptan aynı sayıda kişiyle röportaj yapmayı başaramadım.

Röportaj, eldeki diploma çalışmasının genel bağıntısında çeşitli veriler üzerine 19 farklı sorudan oluşuyordu. Röportaj sorularının seçiminde , bölümlerin ağırlık noktalarının ilişkileri ve karşılıklı ilişkileri, sosyolojik ve sosyo-psikolojik açıdan Hemşinlilerin tarihsel bilincini, kökenini, emik ve kültürel aidiyetini, kimlik sorunlarını,- krizleri, göçü vs. tekrar eda edebilecek ölçüde dikkate alınmıştır.

Tüm sorular ve yanıtlarla birlikte, yapılan röportajların sonuçlan "Din A-4 yatay sayfalarda hazırlanmıştır, bunlar bu diploma tezinin ekinde endeks sayfalarıdır.

7.1. Röportajın değerlendirilmesi

Yanıtlanan soruların ilişki ve karşılıklı ilişkilerinin belirlenmesi için, çalışmanın ağırlık noktalarıyla bağıntılı olarak soru sorulan kişilerin ortaklıklarını, amaçlanan röportaj sorulan bakımından eldeki diploma çalışmasının genel bağıntısı içinde sosyometrik açıdan belirli anlamlar ayırdedilmeye çalışılmıştır.

1. sorunun yanıtında, atalarının ilk yurdu açısından üç farklı yanıt grubuyla karşılaşıyoruz, röportaj yapılanların beşi "Khorasan" (Türkçede Horasan), diğer beşi "Hemşin" ve üçü Kafkasya üzerinde ısrar ediyor.

Yanıtlar arasındaki farktan, her iki Hemşin grubunun gerçek kökenlerine ilişkin tarihsel bilinç eksikliği görülüyor.

Hangi halka ait olduklarına ilişkin 2. sorunun yanıtı çok manidar görülüyor, soru sorulanların ağırlıklı çoğunluğu kendilerini Hemşinlilere ait hissediyorlar ve sadece 3'ü kendini Türk sayıyor.

3. soruya yanıtlarda, on kişinin dillerini Hemşin-diyalektiyle Türkçe ve içlerinden üçünün sadece Türkçe olarak tanımladıkları açıkca görülüyor. Bu noktada sosyolojik ve sosyo-psikolojik açıdan, dilin yitimi ya da kimlik yitiminin açıklaması var..

4. soruya ilişkin, "Aghdjik" (Kız) sözcüğünün Türkçe bir sözcük olmadığına dair önemli ölçüde uygun uzlaşma var. Bir kişi bunu Türkçe sözcük sayıyor, fakat bu de facto dilsel gerçekliğe uygun değil. Ancak anılan sözcüğün Ermenice kökeni, soru sorulan kişiler tarafından bilinmiyor.

5. soruda soru sorulan kişilerden biri kendisini ateist olarak tanımlıyor, geri kalanlar ise sadece İslam'a inançlarını ifade ediyorlar. Zorla islamlaştırmanın sonucu olarak hıristiyan geçmişleri bu bağlantıda ifadesini bulmuyor.

6. soruya yanıtta, evlilik seremonilerinin farklılıklarına ilişkin açıklama görülmüyor. Bu soruya yanıtlar eksiksiz veriler sunmuyor.

7. soruya yanıtlar, başörtüsü (Puşi) bakımından net bir beyan gösteriyor, çünkü röportaj yapılanların tümü hiç kuşkuya kapılmaksızm "Puşi"yi Hemşin'de alışılmış bir başörtüsü olarak kabul ediyorlar.

8. sorunun yanıtında, soru sorulanların hepsinin kendileriyle komşuları arasındaki kültürel farklılıkların bilincinde oldukları sonucuna varılıyor.

9. soru röportaj yapılan kişiler tarafından oy birliğiyle "Evet" yanıtını alıyor. Fakat bu bağıntıda Ermenistan yok.

10. soruda hepsi kendini Hemşinli olarak tanımlıyor. Röportaj yapılanların dördü, "Türk - olmanın" politik bir mesele olduğuna dikkat çekiyor.

Türkiye'de Ermenilerin Türkleştirilmesiyle ilgili 11. sorunun yanıtında 4 kez "Evet" sözkonusu. Geri kalanlar ya bir "Hayır" sinyali veriyor ya da "yorum yok" gibi "kaçamak yanıtlar" geliyor.

12. soruda röportaj yapılanların ağırlıklı çoğunluğu şahsen bir Ermeni tanıyor. İki kişi bu soruya yalnızca "Hayır" yanıtı veriyor.

13. soruyu röportaj yapılanların 11'i "Evet" ile yanıtlıyor, geri kalanlar "Hayır" diyor. Gerçekten de bu kişilerin ağırlıklı çoğunluğu jenosid olayından haberdarlar.

14. sorunun yanıtında, röportaj yapılan onüç kişiden 11'i jenosidi trajik bir olay olarak görüyor, içlerinden 3'ü bu konuda düşünce belirtmiyor.

15. soruya yanıt, röportaj yapılanların ağırlıklı çoğunluğunca, Türkiye'de yeni bir jenosid durumunda sadece "göç " oluyor. İçlerinden üçü orada kalıp, öleceklerini söylüyorlar.

16. sorunun yanıtında 10 kişi göçü yeğliyor, geri kalanlar göç konusunda emin değiller.

17. sorunun yanıtında göç isteği var. Soru sorulanların üçü "nereye?" bilmiyorlar, beş kişi lakayt tavır gösteriyor, ikisi Batıya ve üçü Doğuya gitmek istiyor.

18. soruya yanıtta, 11 kişi Hemşinlilerin yurtdışında yaşadıklarından hareket ediyor ve üçü bu konuda emin değiller , ama buna inanıyorlar.

19. ya da son soruya yanıtta, röportaj yapılanların 10'u gelenek bilinçlerinde ısrarlılar ve üçü nispeten gelenek bilinçli yaşıyorlar.
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 77-78 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:41

7.2. Eleştirel Noktalar

Bu noktada mevcut röportajı ve onun değerlendirmesini daha iyi anlamak için önemli bir rol oynayan belirli noktalara dikkat çekmek istiyorum.

Yapılan bu röportajla, İslamlaştırılmış Amadunilerin ya da Türkiye'deki Hemşinlilerin ne ölçüde bir tarihsel bilince sahip oldukları ve Ermeni atalarının kökeninin ne ölçüde bilincinde oldukları gibi bir tarihsel gerçekliğin izini sürmek kişisel olarak benim için önemliydi.

Bu konuyu ele almak için, mevcut diploma tezinin hazırlanması sırasında, bu Ermeni azınlığı tarihsel olarak izlemek ve kaydedebilmek için gerekli olan kıt ayrıntıları bir araya toplama göreviyle karşılaştım.

Çalışmanın genel bağlantısı içinde bu sorunun incelenmesi için, tasarlanan röportaj sorularına dayanarak değinilen noktaların ayrıntılarına girmeyi ve bunları eleştirel olarak mercek altına almayı minimal ve eşzamanda reel bir olasılık olarak gördüm.

Röpartajlan gerçekleştirirken, bundan sonraki açıklamalarda eleştirel biçimde ele almak istediğim şu noktalar dikkatimi çekti:

- Röportajı yapılacak kişilerin seçiminde, mevcut diploma tezi çerçevesinde sosyometrik ve sosyal - psikolojik anlamlan kabul ettirmek gibi optimal hedeflerime ulaşmayı zorlaştıran belirli sorunlarla karşılaştım. Sözü geçen Hemşin-Ermenilerinin yaptığım röportaja katılımı birincisi çok düşüktü, ikincisi nispeten büyük güvensizlikle ve egemen bir iç endişe ile bağıntılıydı ve üçüncüsü başvurulan çoğu kişilerde aykırı bir tutum gözlemleniyordu. Anılan nedenlerle , röportajı yapılan kişilerin çoğunu ya yakın aile çevresinden ya da tanıdıklar arasından seçmek zorunda kaldım.

Yoksa eldeki röportajı gerçekleştirmeyi de facto başaramazdım. Bu röportajın bir başka eleştirel noktası, röportaj yapılan kişilerin seçiminde daha çok akademik eğitimi olan kişiler üzerinde yoğunlaşmamdır. Ben daha çok Hemşinli - gruplar arasında sıradan insanlar üzerinde yoğunlaşmayı amaçlamıştım, ancak yukarıda sayılan nedenlerle bu mümkün olamadı.

- Röportajı yapılan seçilmiş kişilerde çelişik bir düşünce ifadesi saptanabiliyordu, bir yandan samimi aile çevresinde Ermeni kökenlerini kabul etmeye hazırdılar, öte yandan ise kamuoyu önünde bunu açıkca yadsıyorlardı. Bu bilinen ve geri itilenin çatallaşması, bugün bile hala , zorla Türkleştirme ve "öz"ünün yabancı egemenlik altında bulunması seyrinde her yerde mevcut tarihsel olarak koşullanmış kendi kimliğinden korku ve acıyla nakledilmiş geçmişin sürekli olarak, nasıl Türk anayasasında Türkiye'de azınlıkların varlığını ret, devlet tarafından kararlaştırılmış buyruk olarak sözkonusuysa, Türk şovenizminin yarattığı zecri ve anti-etnik bir bugüne aktığı açıkca görülüyor.

- Anlatılan durum karşısında, korku içindeki Hemşin-Ermenilerine tarihleri, kültürleri, gelenekleri, geçmişleri ve bugünleri bakımından serbestçe soru sormak ve yanıt almak gerçekten çok zordu.

- Bu durum göz önüne alınarak, röportaj yapılan kişilerin yadsınan, gizlenen ve manipüle edilmiş yanıtlarını, ilk başta mevcut çalışmanın optimal şekillenişi ve hazırlığı için amaçladığım gibi, sosyometrik ve eşzamanlı sosyal psikolojik açıdan, arzulanan belirli sonuçlara özel anlamlara varmak için benim incelememin bir dayanağı olarak değerlendirmek olanaksız bir şeydi.

- Bu nedenle bölüm noktalan çerçevesinde röportaj sorularını, birincisi böylece çeşitli önemli noktaların ele alınacağı ve ikincisi röportaj yapılan kişilere in kaçamak biçimde sunulabileceği tarzda tasarlama düşüncesine vardım.

- Sonuncusu röportaj yapılan kişilere, röportaj sorularını hiçbir baskı hissetmeksizin ve huzurlu, gergin olmayan bir atmosfer içinde ve iyice düşünerek yanıtlama olanağı verecekti.

- Sorulan yanıtlarken seçilmiş kişiler bazen sorulara doğrudan girmediler. Bu bağlantıda yanıtlara dayanarak, gizlenen ve geri itilmiş olanın belirsizce hareket ettiği belirli bir davranış yalpalaması bile saptanabilmektedir.
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 79-80 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:41

8. Sonuç

Mevcut tezin gerçekleştirilmesi başlangıçtan itibaren, bu noktada araz olarak ön plana çıkan ve aslında çalışmamın zor bir bölümünü oluşturan belirli sorunlarla bağıntılıydı.

Seçtiğim konu, Ermenistik'in etnolojik, sosyolojik ve sosyal psikolojik sektöründe ciddiyetle araştırılmış bir alan değildir.

Türkiye'de Hemşin-Ermenileri sorununun açıkca tartışılması, anayasanın anti-etnik hükümleri çerçevesinde henüz gerçekleştirilememiştir. Türk devleti, hala etnik bir hijyen anlayışını sürdürüyor ve diğer azınlıkların varlığını silip atıyor. Bunun arkasında hiç kuşkusuz amaçlanan Turanizm, yani amaçlanan Pantürkizm var. Devlet tarafından emredilen bu şovenizm, Türkiye'de ırkların/Ethnien varoluş hakkını kuşkulu görüyor ve dolayısıyla genel toplumsal bağlantı içersinde zecri anti-etnik bir atmosfer yaratıp yeniden üretiyor. Türk devletinin bu tutumu, burjuva - demokratik parlamentarizmi çerçevesinde bir parça "anti hümanizm"dir ve güncel politik bir pratik olarak gerçekleşir.

Anılan nedenlerle bu konu Türkiye'de tabulaştırılmış ve henüz bilimsel tartışmalar tayfına girememiştir.

Bu durum karşısında Türkiye'de, zahmetli çabalara rağmen, çalışmamın minimal şekillenişi için çalışma konzeptimle bağıntılı olarak Hemşin-Ermenileri hakkında az ve uygun malzemeyi toplamam mümkün olamadı. Türk üniversitelerinde ayrıntı ararken, ek olarak , birincisi oradaki materyalin çalışmamın üstesinden gelmeye uygun olmaması ve ikincisi az sayıdaki bilimsel çalışmaya bakmanın üniversite kurallarının katı nizamnameleri ile bağıntılı literatür temin sorunlarıyla karşılaştım.

Ben şahsen Hemşin - Ermenilerinden olduğum için, zorla islamlaştırma seyri içersinde

de facto Ermeni dilinin yitiminden musdaribim. Bu dil yitiminden dolayı, Hemşin-Ermenileriyle ilgili olarak Ermeni ve Rus kaynaklarına ulaşmam mümkün değildi. Bu nedenle kendimi bu bağlantı içersinde, çalışmamda anılan kaynaklarla sınırlı tutmak zorunda kaldım.

Mevcut diploma tezi, açıklanan nedenlerle Hemşin-Ermenilerinin tarihsel, kültürel ve antropolojik dayanağı ve anlaşılması için yeni ve zengin bilgi kaynağı olma iddiasında değildir. Bu çalışmanın amacı, Türk toplumsal düzeninin zecri politik , kültürel ve anti-etnik koşullan altında kültürel yeniden üretimi artık gerçekleşmeyen Türkiye'deki bu azınlığın bu sıkıntısına dikkat çekmektir.

Bir araya toplanmış olan metinlerin her türlü eleştirisini/Hermeneutik, yorumunu/Exegese ve tarifini, özeleştirel, eleştirel ve meta eleştirel bir tutumla , bilimsel düşünce ve eylemin temeli olarak ve onun mantığına, muhakeme gücüne ve fantazisine dayanarak mevcut çalışmanın çerçevesi içinde Hemşin_Ermenileri hakkında kendi yaratacağı bir tabloya ulaşmayı okura bırakıyorum.

Umarım açıklamalarımla seçilmiş konunun hakkını verebilmişimdir.
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 81-87 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:42

9. Bibliyografya

User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 88-89 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:43

10. Anket Soruları

Birinci Form

1. Atalarınızın ilk yurdu neredeydi?
2. Kendinizi hangi halka yakın hissediyorsunuz?
3. Hangi dili konuşuyorsunuz? Türkçe ile Hemşince arasında kendiniz belirli farklılıklar saptayabiliyor musunuz?
4. Hemşince bir sözcük. "Ağcik", yada "Ahçik", Türkçe mi yoksa Hemşince bir sözcük mü?
5. Hangi dini cemaate dahilsiniz?
6. Sizce Türklerle Hemşinlilerin evlilik törenleri birbirinden ne biçimde ayrılıyor?

İkinci Form

7. Türk kadınları "puşi" takar mı?
8. Sizinle komşularınız arasında kültürel farklılık var mı?
9. Komşularınız farklı ülkelerden mi?
10. Bir Türk olduğunuzu düşünüyorsanız, neden kendinize Hemşinli diyorsunuz?
11. Türkiye'de Ermenilerin Türkleştirilmesi konusunda bir şeyler duydunuz mu?
12. Şahsen tanıdığınız bir Ermeni var mı?
13. Ermeni jenositi konusunda bir şey duydunuz mu?

Üçüncü Form

14. Bu konuda şahsen ne düşünüyorsunuz?
15. Bu sizin de başınıza gelebilirdi. Bu durumda ne yapardınız?
16. Ülke dışına gittiğinizde iltica etmeyi hiç düşündünüz mü?
17. İltica etseniz, nerede kalmayı tercih ederdiniz?
18. Hemşinliler sadece Türkiye'de mi var? Yurtdışında da varlar mı?
19. Sizce geleneklerinizin bilincinde olarak mı yaşıyorsunuz?
Last edited by artem on 27 Nov 2007, 09:54, edited 1 time in total.
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 90-96 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:44

11. Onüç Form halinde soruların yanıtları

6.1.1. röportajın yanıtları

1. Kafkasya.
2. Türklere.
3. Türkçe, hayır.
4. Tam olarak bilmiyorum, ama Hemşince bir sözcük olduğunu sanıyorum.
5. İslama.
6. Bugün artık önemli farklılıklar yok.
7. Belirli benzerliklerin olması mümkündür..
8. Nerede bulunulduğuna göre değişir. Burada, yani Ankara'da bu tür farklılıklar saptanabilir, ama Hemşin'de saptanamaz.
9. Evet, İngiltere, Gürcüstan ve Almanya' darılar.
10. Bu halk grubuna dahil olduğum için kendime Hemşinli diyorum, ama buna rağmen ben bir Türküm.
11. Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum.
12. Evet, çok.
13. Evet.
14. Ne yazık ki insan kaderi böyle.
15. Evet, tabii ki iltica ederim.
16. Evet.
17. Nereye olursa olsun, benim için farketmez.
18. Evet, yurtdışında da var, Örneğin Kazakistan ve Gürcüstan'da.
19. Kısmen.

6.2.2. röportajın yanıtları

1. Kafkasya.
2. Hemşin.
3. Türkçe ve Hemşincenin bir karışımı.
4. Hemşince bir sözcük.
5. İslam.
6. Evlenme seremonileri bakımından belirli benzerlikler kısmen gözlemlenebiliyor.
7. Hayır. Puşi'yi bizim kadınlarımız takar. Türk kadınlarının baş örtüsü farklıdır.
8. Ankara'da farklılıklar Hemşin'dekinden bariz şekilde çok.
9. Evet.
10. Aslında Hemşinliyiz, ama bugün sadece politika dolayısıyla artık Türküz.
11. Elbette.
12. Çok sayıda.
13. Evet.
14. Bu konuda konuşmak istemiyorum.
15. Göç ederdim.
16. Evet.
17. Ya Gürcüstan'a ya da Kazakistan'a.
18. Evet, Gürcüstan ile Kazakistan'da da yaşıyorlar.
19. En azından gelenek bilinciyle yaşamaya çalışıyorum.

6.3.3. röportajın yanıtları

1. Horasan.
2. Elbetteki Türklere. Hemşinli bir soyağacına sahip olmam başka bir mesele.
3. Türkçe. İki dil arasındaki farkları çok iyi biliyorum.
4. Hemşince bir sözcük.
5. İslam.
6. Günümüzde artık önemli farklar yok.
7. Hayır. Puşi, Hemşinli kadınlar tarafından takılır.
8. Evet, elbette.
9. Hayır.
10. Hemşin soyuna dahil olduğumuz için.
11. Evet.
12. Evet.
13. Evet.
14. İnsanın susmak zorunda olduğu bazı şeyler vardır.
15. Verili olanaklar çerçevesinde ya savaşırım ya da iltica ederim.
16. Evet, gerekirse.
17. Nereye? Şahsen benim için farketmez.
18. Evet, bilebildiğim kadarıyla yurtdışında da Gürcüstan, Sibirya ya da Batı-Avrupa gibi yerlerde yaşıyorlar.
19. Bu soruya "göreceli" yanıtını vermek isterim.

6.3.4. röportajın yanıtları

1. Baş-Hemşin.
2. Türk halkına
3. Türkçe ve Almanca.
4. Hemşincebir kavram.
5. İslama.
6. Aslında o kadar fazla değil.
7. Evet. Sanıyorum, ama renkler farklı.
8. Elbette. Almanya'da çok çeşitli kültürlerle karşı karşıyayız.
9. Evet.
10. Ebeveynlerim kendilerini böyle adlandırdıkları için.
11. Hayır.
12. Hayır.
13. Evet, büyükannemden.
14. Kötü bir şey. Bu konu Almanya'da tabu değil, fakat Türkiye'de bu konuda ne yazık ki hiçbir şey duymak mümkün değil.
15. İltica deneyimim olduğu için,yurtdışma giderdim.
16. Evet. Nerede barış varsa oraya giderdim.
17. Australya ile ABD benim düşlerimin ülkesidir.
18. Sanıyorum.
19. Elbette, ama zamana uygun olarak ilerici geleneksel unsurları kullanmaya çalışıyorum.

6.5.5. röportajın yanıtları

1. Hemşin.
2. Hem Türk hem de Hemşin halkına.
3. Anadilim Hemşince. Sadece Türkçe konuşmuyorum, Almanca'da konuşuyorum.
4. Hemşin dil varlığından bir kavram.
5. İslam.
6. Gerçekten de çok az farklar var.
7. Puşi, Hemşinlilerin giyimi sayılır.
8. Fark çok.
9. Evet.
10. Ebeveynlerim Hemşinli oldukları için.
11. Bilmiyorum.
12. Hayır.
13. Hayır.
14. Hayır.
15. Ülkeyi terkederdim.
16. Öyle olursa, evet.
17. Ermenistan'a.
18. Sanıyorum.
19. Evet.

6.6.6. röportajın yanıtları

1. Baş-Hemşin.
2. Hemşinlilere.
3. Hemşinlice, evet oldukça.
4. "Hemşin" yöresinden.
5. İslam.
6. Fark çok.
7. Puşi, Hemşinli kadınlarındır.
8. Evet.
9. Evet.
10. Kendimi Hemşinli olarak hissediyorum.
11. Yanıt yok.
12. Hayır.
13. Evet.
14. Aslında bu kötü.
15. Göç ederdim.
16. Geriye alternatif olarak ne kalıyor ki?
17. Bilmiyorum.
18. Evet.
19. Evet.

6.7.7. röportajın yanıtları

1. Kazakistan.
2. Hemşinlilere.
3. Hemşince.
4. Hemşinli dilinden bir sözcük.
5. Müslüman inancına.
6. Modern dönemde artık çok fazla fark yok.
7. Hayır. Puşi'yi sadece Hemşinliler takar.
8. Evet, tabii ki! Komşularım Yugoslavya'dan ve Almanya'dan.
9. Evet, Türkiye'den, Kürdistan'dan ve Yugoslavya'dan.
10. Hemşinlilere dahil olduğumu biliyorum. Türk devleti bizi Türk olarak tanımlıyor.
11. Hayır.
12. Evet, eskiden komşularım vardı.
13. Evet, ebeveynlerimizden.
14. Evet, üzücü bir hikaye.
15. Bu durumda Türkiye'yi hemen terkederdim.
16. Elbette.
17. Benim için farketmez.
18. Akrabalarımız Gürcüstan'da yaşıyor.
19. Ebeveynlerimin geleneğini günlük yaşamda sürdürüyorum.

6.8.8. röportajın yanıtları

1. Kafkasya.
2. Hemşinli halkına ama Türk halkına da.
3. Hemşin diyalektiyle Türkçe.
4. Puşi Hemşince bir sözcüktür.
5. İslam.
6. Bu konuda somut bir şeyler söyleyebilmek için, şimdiye kadar bir Türk düğününde çok ender olarak bulundum.
7. Türk kadınlarında Puşi'nin renkleri açıkca farklıdır.
8. Her kültürün diğer kültür çevreleriyle benzerlikleri vardır.
9. Komşularım başka ülkelerden.
10. Bir Hemşinli olduğum için. Büyükannem anne tarafından bir Rustu.
11. Evet. Böyle bir şey çok normal bir olaydır. Toplum durmadan değişiyor.
12. Evet, işadamları olarak.
13. Evet, bu konuyla sık sık karşılaştım.
14. Trajik bir meseledir.
15. İltica ederim.
16. Evet.
17. O kadar önemli değil.
18. Burada Avrupa'da ve Asya'da çok var.
19. Gelenek bilinciyle yaşamak hala mümkün mü.

6.9.9. röportajın yanıtları

1. İran'da "Horasan" yöresinden.
2. Hemşin halkına. Ama Türk belgem de var.
3. Hemşin varyantıyla Türkçe. Evet.
4. Hemşince bir kavram.
5. Ben ateistim.
6. Evet, Hemşinliler düğünlerini daima geleneksel halk danslarıyla şyaparlar, modern çağda bile. Türklerin ise törenleri farklı.
7. Hayır. Puşi Hemşinli kadınların giysisidir.
8. Evet elbette.
9. Evet,
10. Kendimi Hemşinli olarak hissediyorum ve sadece Türk devletinin politik kataloğunda Türk olarak kategorize edildim.
11. Bu konuda konuşmamayı yeğliyorum.
12. Çok sayıda.
13. Evet elbette. Bence Türkiye'deki bu tarihi olay jenosid değildi. Savaşta her zaman amaç karşılıklı imhadır.
14. Aslında bu her iki taraf için trajik bir olaydı.
15. Göç etmez, aksine buna karşı mücadele ederdim.
16. Hayır.
17. Doğuya.
18. Evet, Kazakistan'da, Kırgızistan'da ve Gürcüstan'da.
19. Elbette.

6.10.10. röportajın yanıtları

1. Horasan'dan.
2. Hemşinlilere.
3. Hemşince. Lazca da biliyorum. İki dil arasındaki fark çok barizdir.
4. Hemşinli dil varlığına ait.
5. İslam.
6. Bizim evlilik seremonilerimiz 50 yıl öncekileriyle aynıdır. Kentimizdeki Türkler daha modern kutluyorlar.
7. Hayır. Puşi, Hemşin-Bölgesi kadınlarının giysilerindendir.
8. Evet, elbette. Gürcüler ve Lazlar Hemşinlilerden farklı kültürlere, yaşam tarzlarına ve alışkanlıklara sahiptir.
9. Hayır. Ama farklı halk gruplarına dahiller.
10. De facto Hemşinliyim. Osmanlılardan beri bizi Türk olarak tanımlıyorlar.
11. Evet, tabii ki.
12. Evet, yıllardır.
13. Evet. Bu tarihi trajediyi biliyorum.
14. Ne diyebilirim ki. Aslında trajik bir olay ve kadere bağlı.
15. Önceden bir şey söylemek zor. Buna karşı bir şeyler yapabilmek için fazla yaşlıyım.
16. Belki evet.
17. Annemin doğduğu Tiflis'e.
18. Evet. Gürcüstan'da çok sayıda akrabamız var.
19. Evet, elbette.
Last edited by artem on 27 Nov 2007, 09:57, edited 1 time in total.
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 97-99 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:44

6.11.11. röportajın yanıtları

1. Horasan'dan.
2. Hemşinlilere.
3. Türkçe, ama aslında Hemşin-dialekti. Evet.
4. Hemşince bir sözcük.
5. İslam.
6. Büyük kentlerde evlilik seremonilerinin gerek Türklerde gerekse Hemşinlilerde olrukça özdeş olduğunu sanıyorum.
7. Türk kadınları Puşi takmıyor. Sadece Hemşin'de var.
8. Sanıyorum. Hemşinlilerin komşularından farklı yaşam alışkanlıkları ve yazılmamış yasaları var.
9. Evet, Arnavutluk'tan, Bulgaristan'dan, Yunanistan'dan ve Polonya'dan.
10. Hep Hemşinliydik. Türkiye'deki politik kategorizasyon nedeniyle Türk olduk.
11. Bence ülkemizde hiç kimsenin kökü kazınmıyor. Bu tür olaylar sadece toplumdaki dışsal dönüşümlerdir.
12. Evet. Eskiden çok sayıda Ermeni iş adamlarıyla işim oldu.
13. Evet.
14. Dünyada her yerde jenosid oldu. Bu insani iflasın bir sonucudur.
15. Bilmiyorum.
16. Gitmezdim. Nereye gideyim? Göç her zaman kötü deneyimlerle içiçedir.
17. Avrupada daha önce yaşadım. Zorunlu durumda nereye göç edeceğim farketmez.
18. Evet, Gürcüstan'da ve Kazakistan'da.
19. Elbette, tabii ki.

6.12.12. röportajın yanıtları

1. Kafkasya.
2. Hemşinlilere.
3. Türkçe konuşuyorum, ama aslında daha çok Hemşinlice.
4. Hemşinceden bir sözcük.
5. İslam inancına.
6. Hemşin-Bölgesi dışında evlenme seremonilerini henüz görmediğim için tam bir şey söyleyemem.
7. Hayır. Puşi Hemşinli kadınların baş örtüsüdür.
8. Evet. Biz "Hemşinliler" komşularımızdan farklı yaşak biçimlerine sahibiz.
9. Evet. Arnavut, Bulgar ve Kürt.
10. Türk-Olmak sadece Türk makamları için geçerli. Kendi insanlarım arasında ben bir Hemşinliyim.
11. Hayır. Ermenilerin hemen hemen hepsi artık gitti.
12. Evet. İstanbul'da Ermeni komşularımız vardı, çoktan ABD'ye göçtüler.
13. Evet, tabii. Türkiye'de kim bilmiyor ki? Jenosid Türk tarihinin bir parçasıdır ve Türk kamuoyuna ulaşmak zorundadır.
14. Üzücü. Ne söylenebilir ki?
15. Aynı diğerleri gibi hemen göç ederdim.
16. Evet. Bu durumda insanın seçeneği ne olabilir ki?
17. Şu anda bunu ne yazık ki bilmiyorum.
18. Evet. Bildiğim kadarıyla Gürcüstün ve Kırgızistan'da var.
19. En azından Hemşin tarzında yaşamaya çalışıyorum.

6.13.13. röportajın yanıtları

1. Horasan'dan.
2. Bilmiyorum.
3. Hemşin-dialekti ve Türkçe konuşuyorum. Evet.
4. Hemşin-sözcük dağarcığından.
5. İslam'a.
6. Hayır. Fark bilmiyorum.
7. Hayır. Kürt kadınları da takıyor, ama renk kombinasyonları farklı.
8. Eibette önemli farklar var.
9. Evet. Lazlar, Arnavutlar ve Gürcüler.
10. Hemşinlilerdenim, bu Türkiye'de tabudur. Biz sadece Türk makamlarının kataloğunda Türküz.
11. Hayır.
12. Evet. Eskiden bazı işadamlarıyla ilişkim oldu.
13. Evet, tabii.
14. Böylesi bir felaket hakkında ne söylenebilir ki.
15. Zor bir karar.
16. Mümkün olsaydı, iltica ederdim.
17. Hiçbir fikrim yok.
18. Evet, Gürcüstan'da, Ermenistan'da ve Kazakistan'da Hemşinliler var.
19. Gelenek bilinciyle yaşamadığımı söyleyebilirim ilk plan da. Ama olabildiğince Ama yine de Hemşinlilerin yaşam alışkanlıklarına göre yaşamaya çalışıyorum, ki aslında bu hepimize özgü bir yan.
Last edited by artem on 27 Nov 2007, 09:59, edited 1 time in total.
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 100-101 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:44

UCLA ERMENİ EĞİTİM VAKFI BAŞKANLIĞI TARİHİ ERMENİ KENTLERİ VE TAŞRASI' SERİSİ

Onuncu Uluslararası Konferans*

KARADENİZ BÖLGESİNDEKİ ERMENİ TOPLULUKLARI
UCLA DICKSON KONFERANS SALONU

4-5 MAYIS, 2002

ÖZETLER
Türkçesi: Jülide Değirmenciler

User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 102-103 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:45

KARADENİZ'DEKİ ERMENİLER: PONTUS KIYISI

Robert H. Hewsen,
California Eyalet Üniversitesi, Fresno

Ermenistan denize çıkışsız bir ülke olduğu için, Ermenilerin sınırlarının hemen dışındaki alanların ötesindeki ülkelerle siyasi ve ticari ilişkileri sürdürebilmek için denize bir çıkış bulmaları gerekli olmuştur. İ.S. ikinci yüzyılda Romalıların Trapezous'da (Trebizond, şimdiki Trabzon) bir liman kurmalarıyla birlikte, bu eski Yunan kolonisi Ermeniler için dış dünya ile temel ilişki merkezi ve ana ticaret yollarının son noktası haline geldi.

Trapezous, Helenistik ve erken Roma döneminde Pontus krallığı sınırlan içinde kalıyordu; Büyük Tigranes'in (İ.Ö. 95-56) kayınpederi ve müttefiki Büyük Mithridates'in (İ.Ö. 131-63) idaresi altında oldukça önemli bir eyaletti. İ.Ö. birinci yüzyılda Romalılar tarafından ele geçirilen Pontus'un yönetimine onların Bizanslı haleflerince devam edildi, ve yedinci yüzyılda onlar tarafından Kaldiya'nın bir askeri bölgesi olarak yeniden teşkilatlandırıldı. Haçlılar 1204'de Konstantinopl'u ele geçirdiğinde, Kaldiya bağımsız bir Bizans "imparatorluğu"; Yunanlı yönetim sınıfı ve kentli nüfus, Ermeni ve Cenevizli tüccar sınıfı, ve iç bölgelerde Gürcüce konuşan Laz nüfus üzerinde kurulu bir ticaret eyaleti haline geldi.

Trebizond ve iç bölgeleri 1461'de Osmanlı Türkleri tarafından fethedildiğinde, Trabzon ili olarak tanzim edildi, ve 1922 sonrasına kadar hemen hemen dokunulmadan kaldı. Trebizond'da Yunanlılar ve Ermeniler dış dünyanın esaslı etkilerine maruz kaldılar ve herhangi bir Karadeniz veya Akdeniz limanının sakinlerinden pek de farklı bir yaşam sürmediler. Ermenilerin kendi Apostolik piskoposları, ve 1850'den itibaren de Ermeni Katolik piskoposları oldu. Trebizond'un ticari yaşamı, Ermeni topluluklarının komşu köylerde olduğu kadar Pontik kıyının Giresun, Ordu, Unya (Ünye) ve Samsun gibi diğer limanlarında da gelişmesine yol açtı. Bunların hepsi 1915 Soykırımında ortadan kaldırıldı. Pontus bölgesinde şu anda Ermenice konuşan "Hemşinliler" bulunuyor; bunlar İ.S. sekizinci yüzyılda Pontus dağlarında yerleşmiş ve on sekizinci yüzyılda din değiştirerek İslamiyeti kabul etmiş Ermenilerin soyundan gelmekteler.
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 104-105 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:45

TREBİZOND İÇİN ÇEKİŞME, 1916-1920

Richard G. Hovannisyan,
UCLA

Ermeni Soykırımının ortaya çıkışından bir yıl sonra, Rus ordusu Osmanlı İmparatorluğu'nun doğusunu, stratejik liman kenti Trebizond'un batısına kadar olmak üzere kıyı bölgeleriyle birlikte işgal etti. Tepelerdeki Ermeni partizanlar aşağıya inebildiler ve hayatta kalan birçok Ermeni kadın ve çocuk kurtarıldı.

1917'de Rus devrimleri ve Rus silahlı kuvvetlerinin Kafkasya cephesini terk etmesi sonucunda durum değişti. Küçük Gürcü ve Ermeni birlikleri boşluğu doldurmaya çalıştılar. Fakat 1918'de Sovyet Rusya'nın Almanlar ve müttefikleriyle Brest-Litovsk Anlaşmasını imzalamasından sonra, Türk orduları tüm bölgeyi yeniden ele geçirdi ve Tiflis ile Erivan'a girdi. Ancak 1918 Kasımında I. Dünya Savaşının bitmesiyle birlikte Ermenilerin durumu biraz düzeldi, ve muzaffer Müttefik Kuvvetler tarafından kendilerine gelecekteki yasal konumlarıyla ilgili birçok ciddi vaatte bulunuldu.

Savaşın bitiminde, büyük güçler Batı (Türkiye) Ermenistan ile Doğu (Rusya) Ermenistan bölgelerini birleştirerek ayrı bir Ermeni eyaleti yaratma konusunda söz vermiş görünüyorlardı. Bir savaş sonu düzenlemesi önermekle suçlanan Birleşik Amerika ve İngiliz komisyonları, Trebizond'da bir Ermeni eyaleti kurulmasını salık veriyorlardı. Ermeni temsilcileri Boğos Nubar ve Avetis Aharonyan 1919 Şubatında Paris Barış Konferansında çıkıp bölge için resmi talepte bulundular. Ekonomik gereksinimi temel alan Ermeni savları, büyük ölçüde Polonya'da yaretılacak Danzig koridoru için kullanılanlara benziyordu.

Pontus Rumlarının Ermeni hakimiyeti altında yaşamak istememeleri ve bölgede ayrı bir devlet için dilekçe vermiş olmaları, ayrıca bölgedeki nüfusun büyük çoğunluğunun Müslüman olması gibi gerçekler, Ermenilerin taleplerinin yerine getirilmesini zora sokuyordu. İsteklerini sınırlı tutmaları ve ancak Ordu'nun hemen batısına kadar olan bölge için talepte bulunmalarının nedenlerinden biri de budur.

Ermenilerin taleplerine rağmen, Trebizond tüm savaş sonrası dönemi boyunca Türk askerinin işgali denetiminde kaldı. Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye hareketi, limanı ve çevresini yeni Sovyet hükümetiyle iletişim için çıkış yolu olarak kullanıp aynı güzergâhtan teşvik, silah, ve parasal yardım edindi.

1920'nin başında, Birleşik Amerika'nın yurtdışı taahhütlerden kaçınmaya başlamasıyla birlikte, Avrupalı Müttefikler Ermeni sorunu konusunda geri çekildiler ve Ermeni devletini Rusya Ermenistanı diye adlandırılan bölge ve Türk Ermenistanının en doğudaki bölümleri Van, Bitlis ve Erzurum kentleri ile sınırlandırmaya karar verdiler. Trebizond konusunda görüş birliğine varılamamıştı. Bu çalışma, bu önemli liman kentinin Karadeniz'e bir çıkış olarak Ermenistan'a verilip verilmemesi çerçevesinde yapılan irdelemeleri sunmak üzere hazırlanmıştır.

10 Ağustos 1920'de sultanın hükümeti ile Müttefik Kuvvetler arasında imzalanan Sevr Anlaşması sırasında da bu soru hâlâ yanıtlanmamıştı. Müttefik Kuvvetler, Başkan Woodrow Wil-son'dan nihai sının Trebizond, Erzurum, Bitlis ve Van'ı kapsayacak şekilde çizmesini isteyerek, sorumluluğu zaten "sırtlarından atmış" bulunuyorlardı. Amerikan komisyonu "Wilson Ermenis-tanı"nm sınırları konusunda önerilerini belirtene kadar da, Mustafa Kemal ve Kâzım Karabekir'in Kuvayi Milliyesi, var olan Küçük Kafkasya Ermenistan cumhuriyetini ortadan kaldırmak ve böylece Sevr Anlaşmasını bozmak için askeri harekâta girişmişlerdi bile.
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 106-108 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:45

KARADENİZ ERMENİ TOPLULUKLARININ AKİBETİ, (1908-1915)

Simon Payaslıyan,
UCLA

Trebizond bölgesi; kıyı kentleri Trebizond, Samsun, Kerasond (Giresun), Tirebolu, Ordu ve Rize ile iç kısımdaki Gümüşhane, Totz, Cevizlik, Çarşamba ve Kavak'dan oluşuyordu. Trebizond bölgesindeki Ermeni nüfus aşağı yukarı 50,000'di ve toplam nüfusun yaklaşık yüzde beşini teşkil ediyordu. 10,000 civarında Ermeni Trebizond kentinin içinde ve çevresinde yaşamaktaydı. Denize çıkışı olmanın avantajı sayesinde, Karadeniz Ermeni toplumu ekonomik açıdan diğer altı Ermeni vilayetinde ikamet edenlere oranla refah içindeydi. Yirminci yüzyılın başlarına kadar, Trebizond ve Samsun kentleri endüstriyel ürünlerin dış dünyaya pazarlanmasında ticaret merkezleri haline gelmişlerdi. Trebizond kenti Karadeniz'den Erzurum ve Tebriz'e uzanan uluslararası batı ticaret ağının bir parçasıydı.

On dokuzuncu yüzyılın sonlan ve yirminci yüzyılın başlarında Trebizond bölgesi Ermenileri, bölgenin ekonomik gelişimine yaptıkları katkılara karşın, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki tüm diğer yurttaşları gibi devlet baskısının ve toplu katliamların kurbanı oldular. Yine de, 1909 ile 1912 arasındaki dönem Ermenilerin siyasi, eğitsel ve kültürel etkinlikler alanında yeniden canlanmasına tanıklık etti. Karadeniz toplamlarında Ermenilerin eğitsel yaşamı hakkında yazan Dikran Devoyants, Ermeni eğitimcilerin okullarına getirdikleri zengin ortamı vurgular. Bunlar Rusya, İran ve Türkiye Ermenileriydi: Samsun'da Vahan Minakoryan ve Ara Mamikoryan, Kerasond'da Sarkis Barsekyan, Trebizond'da Artaşes Hovannesyan ile eşi Anahit, ve Ordu'da Dikran Devoyants. Bu çeşitliliğe karşın topluluklar birbirleriyle yakın ilişki içinde olup birlikte türlü kültürel ve eğitsel etkinlikler düzenlemekteydiler.

1909 Nisanındaki Adana katliamı Ermenilerin güvenlik konusundaki endişelerini tırmandırdı; ve Ekim ayından itibaren Karadeniz bölgesindeki Ermeni toplulukları baskı hareketlerinin ve hatta açık soykırım tehditlerinin hedefi haline geldiler. Anayasa ve Jön Türk rejimi tarafından vaat edilen politik reformlar gerçekleşmedi. 1914'de yapılan bir Avrupa reform planı, Sivas ve Erzurum'la birlikte Trebizond bölgesini bir Ermeni eyaletinin; Van, Bitlis, Kharpert (Harput) ve Diyarbakır'ı ise farklı bir eyaletin kapsamına alıyor, ve her bölgenin atanacak bir Avrupalı denetçi-general tarafından idaresini öngörüyordu. Kısa süre sonra koşullar kötüye gitmiş ve bu plan uygulamaya hiç konamamıştı.

1914'ün yaz tatilinde, Müslümanlar Ermenilerin bazı eğitim ve kültür kurumlarına saldırdılar. Devlet soruşturma ve el koyma hareketlerine girişip birçok toplum liderini ve işadamını tutukladı. 1915 Nisanında, toplumun seçkin kişileri silah bulundurmak bahanesiyle tevkif edildiler; oysa Ermeniler çatışmaların şiddetlenmesini önlemek amacıyla silahlarını teslim etmişlerdi. 11 Haziran 1915'de kırktan fazla toplum lideri tutuklandı. Bu grup bir gemiye bindirildi, gemi denize açıldı ve hepsi öldürüldüler. 26 Haziran sabahı Türk hükümeti Ermenilerin Trebizond sınırları dışına çıkartılmaları için resmi bir bildiri yayınladı. Ermeniler ve yabancılar sürgünleri önlemek için yetkili makamlara dilekçe verdiler, ancak bir yaran olmadı. Trebizond'daki Birleşik Amerika konsolosu Oscar Heizer, birkaç gün içinde binlerce Ermeninin sürgün edildiğini gözlemledi. 1 Temmuz 1915'da ilk kervan Trebizond kentinden dışarı hareket etti, bunu 3 Temmuzdaki ikincisi izledi. İki gün sonra, 5 Temmuz 1915'de 2,000 Ermeni şehri terk etti. Temmuzun sonuna kadar Trebizond'dan sürülen Ermenilerin sayısı 10,000'e ulaşmıştı. Jandarmalar Ermeni evlerinin hepsini boşalttılar. Heizer'in bildirdiğine göre birçok tekne insanlarla tıkabasa dolu olarak kentten ayrılmış ama geriye boş dönmüştü. Trebizond'daki resmi makamlar Ermenilerin savaştan sonra evlerine geri dönmelerini bekliyorlardı. Heizer sözlerini şöyle bitirmişti: "Uzağa gönderilen insanlara yapılan muameleye ilişkin son derece kaygılandırıcı raporlar gelmekte; bunların yarısı bile doğru çıksa durum şoke edicidir."
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 109-110 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:46

MINAS BİJİKYAN VE 'PONTUS TARİHİ' PATMUTIUN PONTOSI

Mark Nişanyan,
Columbia Üniversitesi

Minas Bijikyan Trebizond doğumludur ve Patmutiun Pontosi isimli bir kitap yazmıştır. Tarih 1819'dur. Pontus bölgesinin tarihi hakkında elimizde bulunan tek kaynak olmasının dışında, bu kitap neden bu kadar önemlidir? Çünkü Gukas İnciciyan ile birlikte Pisikyan,

Batı Ermenicesi ile kitaplar yazmış olan ilk yazardır. Elbette kendisi Batı Ermenicesini yaratan, ya da bu dilde edebiyatı ilk başlatan yazar değildir. Ancak dostu Peder İnciciyan'la birlikte ikisi bu konudaki en önemli kişilerdir. Gerçek şu ki, Ermeniler kendi kurucu ataları hakkında bilgiye sahip değildirler ve onları nasıl kahramanlara dönüştüreceklerini bilmezler. Bu özellik Doğu Ermenilerine aittir; onlar Abovyan'ı modern dilin ilk kullanıcısı kalıbına soktuklarında, batı tarzı modern dil yarım yüzyıldır kullanılıyordu ve Abovyan sahnede belirdiğinde batı aşkarhabar dilinde binlerce sayfa yazılmıştı bile.

İnciciyan aşkarhabar dilinde Coğrafya Kılavuzu'nu (1791), Daregrutiun'u (1799), Ditak Buzantian (1802) ve Eghanak Bu-zantian'ı (1808-1817) çoktan yayınlamıştı. Dünya Tarihi'ni ve Coğrafya'sını birçok cilt halinde basmıştı. Fakat Bijikyan'ın rolü belki İnciciyan'ınkinden daha da önemlidir. Yayınladığı ilk edebi eser bir Batı Ermenice çevirisiydi (Robinson Crusoe, 1817). Modern Ermenice ile ilk olarak Hamparsum müzik notaları tanıtıcı kitapçığını (1812; yakın zamanda Aram Keropyan tarafından Erivan'da basılmıştır) yazdı. Polonya Ermenileri hakkında yazdığı olağanüstü kitabın {Ughevorutiun Lehastan) ilk bölümü Ani'deki Ermenilerin tarihi üzerinedir. Nihayet 1819'da Pontus Tarihi'ni yazmıştır. Yukarıda sormuştum: Bu kitap niçin bu kadar önemli? Çünkü, İnciciyan ile birlikte, Bijikyan Batı Ermenicesi ile eser veren ilk kişidir; ve Pontus Tarihi de Batı Ermenicesi ile yazılıp basılmış (bir Yıllık, ya da sürekli bir yayın değil, hatta öğrenciler için bir el kitabı bile değil) ilk kitaptır. Söylediğim gibi, Bijikyan garip bir biçimde unutulmuştur. Adını yeniden canlandırıp kendisini hak ettiği mertebeye yerleştirmenin zamanıdır. Ve de şunu sormanın: Nasıl olmuş da bir Pontuslu bu onura hak kazanmıştır?
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

-= 111-113 =-

Postby artem » 27 Nov 2007, 08:46

ONDOKUZUNCU YÜZYILDA KARADENİZ'DE ERMENİ TOPLULUKLARI

Bedros Der Matosyan,
Kudüs ve Columbia Üniversitesi

Ermeniler Karadeniz kıyılarında, Trebizond bölgesinde ve Lazistan'da yüzyıllar boyunca yaşamışlardır. 1915'daki kanlı olaylarda sonlan gelmiştir. Soykırım esnasında bu toplulukların çoğunun acımasızca kökü kazınmıştır. Fiziksel varlıkları köklerinden söküldüğü halde bıraktıkları iz, özellikle de 19. yüzyıldaki Ermeni Soykırımını takip eden dönemde tarihin sayfalarında değişmeden kalmıştır.

Bu araştırma Karadeniz'deki Ermeni topluluklarını, özellikle 19. yüzyılda Trebizond bölgesinde yaşamış olanları ele alacaktır. 1864 bölgesel reformu sırasında Trebizond üst ve alt yönetim bölgelerine ayrılmıştır. 19. yüzyılda önemli sayıda Ermeni Trebizond, Samsun, Ordu, Uney (Ünye) kentlerinde yaşamaktaydı. Bu araştırmanın amacı, 19. yüzyılda Karadeniz kıyısının böyük kısmını kaplayan -bu geniş bölgede yaşayan Ermenilerin durumu hakkında etraflı bir tablo çizmektir. Aslında 60 bin kadar Ermeni Trebizond vilayetinde yaşıyordu: 15,000 kişi Trebizond kentinde, 10,000 kişi Samsun'da, 5,000 kişi Ordu'da, 2,500 kişi Gümüşhane'de, 2,000 kişi Uney'de ve 1,500 kişi Gerasund'da, 800 kişi Tirebolu ile diğer köylerdeydi. Kıyı kesimlerindeki Ermeni nüfusunun dağılımı hakkında genel bir tablo çizdikten sonra, aşağıdaki konuları irdelemeye geçeceğim:

A. Ermeni manastırları ve kiliselerinin sayısı.

Ermeniler yerleştikleri her yerde kiliseler ve manastırlar inşa etmişlerdir. Bu, Trebizond bölgesinin kentlerinde ve köylerindeki Ermeni kiliseleri (Apostolik, Katolik ve Evanjelik) hakkında bir fikir verir. Örneğin Samsun'da biri Apostolik, diğeri Evanjelik olmak üzere iki kilise bulunuyordu, ve burası Ermeni Piskoposluğunun merkeziydi.

B. Ermeni eğitim kurumlan ve kentlerdeki entelektüel yaşam.

Ermeniler Trebizond bölgesindeki farklı kentler ve köylerde 47 okula sahiptiler. Örneğin 1840'da Trebizond kentinde bir Ermeni okulu açılmış ve bunu milli (Azkayin) okullar izlemişti. 1857'de Kayanyan topluluğu ve ayrıca Haigazian Suniants, Aziz Stepanos ve Usumnasirants topluluklarının kollan teşkilatlanmıştı. 19. yüzyılın 50'lerinde Haig Yayınlan Basımevi kurulmuş ve sürekli yayınlar olan "Harişk", "Kehçuk", "Mozag", "Bondos" ve "Pisik" basılmaya başlanmıştı. Samsun'da da aylık tarih dergisi "Tbrots" yayınlanıyordu.

C. Ermenilerin ekonomideki rolü.

Her şeye rağmen, Trebizond Ermenileri de diğer vilayetlerin Ermenileri gibi toplumun ekonomik düzeyinde seçkin bir konum edinmişlerdi. Örneğin Trebizond kentinde ticaret ve zanaatin tüm dalları Ermenilerin ellerindeydi. Srabyanlar, Maranyanlar, Tahmazyanlar, Minasyanlar, Gürekyanlar, İsayanlar ve Aznavuryanlar buna örnek gösterilebilir. Öte yandan Samsun'da, tütün ve un üretiminin kontrolü büyük ölçüde İpekyan, Keryan, İbranosyan, Meseryan, Aprahamyan, Bahçekulyan, Çekmeyan ve diğer ailelerin elindeydi.

D. Ermenilerin diğer etnik gruplarla ilişkileri.

Doğu Anadolu vilayetleri içinde Rumların Ermenilerden sayıca çok olduğu tek yer burasıydı. Bu yüzden Ermenilerle Rumların ilişkileri önem taşımaktadır. Buna ek olarak Ermenilerle Lazların, Hemşinlilerin ve Türklerin ilişkileri de ayrıca ele alınacaktır.

E. Ermenilerin yönetime katılımı.

Salname'lere (Bölgesel Yıllık Kayıtlar) dayanarak ve 19. yüzyılın birçok dönemine göndermeler yaparak, Trebizond, Ordu, Samsun ve Uney kentlerindeki farklı yönetimlere Ermenilerin genel katılımı hakkında bir tablo çizmeye çalışacağım.

Bu konuda çeşitli kaynaklar kullanılacaktır. Kaynaklan şu şekilde sınıflandıracağım:

1. Ermeni kaynaklan - Bölgenin tarih ve coğrafyası ile ilgili kaynaklar.

2. Türk ve Osmanlı kaynakları - Temel olarak Salname' 1er ve gezi edebiyatı.

3. Fransız ve Alman kaynaklan - Temel olarak Koch ve Texi-er gibi gezi edebiyatı örnekleri, buna ek olarak La Turquie d'Asie gibi Trebizond vilayeti hakkındaki kitaplar.

4. İngiliz kaynaklan - Hamilton'un, Johan MacDonald'ın ve diğerlerininkiler gibi gezi edebiyatı örnekleri; ayrıca Trebizond'daki İngiliz konsolosunun ticaret alanındaki bazı raporlarını kullanacağım.
User avatar
artem
 
Posts: 183
Joined: 14 May 2007, 09:50
Location: Russia, Moscow

PreviousNext

Return to Türkçe · Турецкий · Turkish · Թուրքերեն

Who is online

Users browsing this forum: No registered users and 3 guests

cron

Rambler's Top100